BEYTULLAH’ta BEN
Bir sancak altında kaç milyon insan,
Ne tenleri benzer, ne dilde lisan…
Olmuşlar tek yürek, tek bedende can;
İnsanlığı gördüm Beytullah‘ta ben…
Rabb’in o davetli misafirleri;
Doldurmuş, Mekke’de her karış yeri.
Dillerinde dinmez, ”LEBBEYK” sesleri,
Arş’a yollar gördüm Beytullah‘ta ben…
Bir damla misâli, kapılmış sele;
Zengin, fakir, paşa, nefer el ele…
Yan yana secde eder, sultanla köle;
Mahşerle tanıştım Beytullah‘ta ben…
Bir zaman derdim ”Yâ Rabbî neden
Bir daha istiyor, bir kere giden?”
Meğer bilemezmiş, insan gitmeden;
Aldım cevabımı Beytullah‘ta ben…
Kimi, ayağında yarım çarığı;
Kaç yerinden kanar, topuk yarığı…
Meğerse; kefenmiş başta sarığı,
Ne âşıklar gördüm Beytullah‘ta ben…
Yıllar geçti, aramakla özümü;
Dünya malı kör etmişti gözümü,
Unutmuştum, ”Kâlû Belâ” sözümü;
Gör ki hatırladım Beytullah‘ta ben…
Bir mânâ sarayı, Mescid-i Haram;
O ne ince nakış, o ne ihtişam…
Her kalbe, Muhammed Aleyhisselâm;
Bin taht kurmuş gördüm Beytullah‘ta ben..
Ter döktüm susadım, nefsimden yana,
Başkası bir lezzet vermedi bana;
Dediler: ”Bu zemzem, şifadır cana”
İçtim kana kana Beytullah‘ta ben…
Gördüm ki; bu dünya bir oyalanma,
Halime bakıp, mutluyum sanma.
Bedenim Kâbe’den uzakta amma;
Gönlümü bıraktım Beytullah‘ta ben…
CENGİZ NUMANOĞLU